içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Kürt Halkının, Hayır Demesi İçin Sonsuz Nedeni var!

 

  16 Nisan plebisit oylaması kulvarına girdiğimiz bugünlerde, saray  ve hempalarının , Kürt oyları üzerinden  algı operasyonu başlattığına tanıklık ediyoruz.  Kürtlerin  evet ya da boykotta karar kılacaklarını ince dezenformasyon  oyunları ile  dolaşıma sokarak,  hayır çevresinde,  daha en baştan moralsizlik yaratmaya çalışmaktadırlar. Operasyona toplumun verdiği reaksiyona  göre,  dezenformasyonun içerik ve biçimi de, yeniden formatlanıyor.

 AKP’nin Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’nun, “HDP seçmeni dahil, Kürt halkının çoğunluğu , evetten yana tercih yapacaklar” şeklindeki mesnetsiz açıklamasına,  havuz medyası  kalemşörlerinin, “ HDP, seçim günü yaklaştıkça oyunun rengini, evet lehine değiştirecek ” kehanetleri eşlik ediyor.

      Evet, koalisyonunun, bu ve benzer operasyonlar yapacağı ihtimal dışı değil. Hatta,  daha etkili algı operasyonlarına girişmeleri ihtimal dahilindedir. Bıçak sırtında geçen bir plebisitte, bu türden atraksiyonların yapılmasında  anlaşılmayacak  bir durum da,  yok.  Zira, evet diyenlerin merkez çekirdeğini, Türk-İslam ya da İslam Türk- sentezci, türdeş kesimler oluşturuyor iken;  ‘’ Hayır’’ın  çekirdeğini , Sosyalistlerden, milliyetçilere kadar  uzanan geniş bir siyasi yelpazede,türdeş olmayan kesimler inşa etmektedir.  Dolaysıyla,  renkliliğin avantajlı yanları kadar, dezavantajlı yönleri de söz konusudur. Doğası gereği kampanya süresince, hayır cephesi avantajlı olduğu yönlerini öne çıkaracak, evet koalisyonu ise, dezavantajları üzerinden salvo  atışları yapacaktır.

     Evet koalisyonunun, hayır cephesinin, dezavantajlı olduğunu varsaydığı tarafı baz alarak, seçim stratejisi geliştirmeye çalışıyor olması;  aynı zamanda toplumu ikna edecek argümanlarının olmadığının da tescili olarak görmek mümkündür.  Gerçi, içinde bulundukları panik hali ile, onu da tam becerebildikleri söylenemez. Yandaş medya kalemşörleri,  evet koalisyonuna motivasyon olsun diye, kehanetlerde  bulunurken, başbakan Yıldırım , “Biz,  HDP hayır diyor  diye,  evet diyoruz.” şeklinde açıklama yaparken; Cumhurbaşkanı , Elazığ mitinginde ,“ hatta ve hatta, HDP’ye gönül vermiş vatandaşlarının bile evet demesini “  talep etmeyi ihmal etmediği görülmekte. Peki sormazlar mı, yandaş medya kalemşörlerinin, öngörüde bulunduğu kehanet gerçekleşir, HDP evet derse; saray başkanlıktan vazgeçerek , hayır mı diyecek?  Ya da Cumhurbaşkanının, HDP seçmenine dönük talebini , ‘’ teröristlerden ” oy istiyor diye mi? anlayacağız. Tabi ki hayır; anlamamız gereken, eksensiz,  günü birlik dış politikanın, içerdeki yansıması ile karşı karşıya olduğumuzdur. Başka bir ifade ile, sabah söyledikleri ile akşam söylediklerinin çeliştiği, tepeden tırnağa kakofoni, neresinden bakarsan bak, yerlerde sürünen,  absürt bir kurguya dayalı, siyasal pozisyonsuzluktur.

    Absürtlüğün sınırları  bu noktada da, bitmiyor. Daha absürt olan ise, hayır cephesinde  sol,sosyalist, demokrat ya da sosyal demokrat  kartvizitleri kendinden menkul  kimselerin, bu algı operasyonunun bir parçası olmak için, pusuya yatıyor olmalarıdır. 

     CHP Tunceli (Dersim) milletvekilli Gürsel Erol, Halk TV’de katıldığı bir tartışma ( tartışmama diye okumak da mümkün ) programında,  HDP nezdinde  Kürt halkının evet diyeceğini,  adından emin gibi, anlatmakta her hangi bir beis görmemektedir. Konuşmasında, “Çok zor şartlarda, bölgeden çıkmış tek CHP’li vekil olduğunu” vurgulayan Erol, en yüksek, hayır  oyunun  kendi seçim bölgesi  olan Dersim’den  çıkacağı,  öngörüsünde bulunmayı da ihmal etmedi. CHP’nin  Dersim’de, iki olan vekili , 1 Kasım seçimlerinde  1’ni HDP ile paylaşarak teke düşmüştü.  Peki sormazlar mı?  Belediye başkanı  HDP’li  olan Dersim’de,  Kürt halkının  evet dediği koşullarda ,  CHP’li vekil, en yüksek hayır oyunu nasıl elde edecektir?

  Vahim olan  ise, kendini gururla  bölge vekili olarak takdim eden Erol’un,  bunları konuştuğu saatlerde, içinde vekillerin de bulunduğu  bir grup HDP’linin , kolluk güçleri tarafından kuşatma altına alınan, evlerin ateşe verildiği, hayvanların diri diri yakıldığı, köy sakinlerinin her türlü insanlık dışı işkenceye maruz kaldığı ,Nusaybin in  Xerabe(Koruköy)  köyüne girmeye çalışıyor olmalarıdır. Büyük bir başarıya imza atmışçasına,  bölgenin tek CHP’li  vekili olmakla övünen Erol’un program boyunca Xerabe  köyünde olanlarla ilgili tek bir söz sarf etmemesi,  kimin adına siyaset yaptığı, seçildiği bölgeyle ilişkisinin anlatısı niteliğindeydi.   

     Hiç bir doğru bilgi ve belgeye dayanmayan bu söylencelerin,  evet koalisyonunun  değirmenine su taşıdığının altını çizmekte yarar var. Bütün belge ve bilgileri; aldıkları duyumlardan ibaret olan bu kimselerin, kimin adına niçin, siyaset yaptıkları, son derece  şaibelidir.  Durdukları yer; bütün yaptıkları, nereden geldiği belirsiz duyumlar, maddi temelden yoksun ithamlar , ideolojik önyargılarla bezenmiş  safsatalara  dayandırılmış kara propagandanın parçası olmaktan, bir adım ilerisi değildir. 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinden bugüne kadar, kanıtlanmamış iddiaların azalarak da olsa, bir nakarat gibi tekrarlanıyor olması; iyi niyet sınırlarını aşan bir yargının ürünü olsa gerektir.

 HDP nezdinde, Kürt halkına  güvenilmezlik imasında bulunmak,  farkında olmadan da olsa, “Ermeniler, Kürtler, emperyalistlerle işbirliği içinde olan, hain ve güvenilmez  kimselerdir.” ırkçı  söyleminin ; egemen ulus solcularının zihinlerindeki yansımasından, başka bir şey değildir. Zihinlerdeki  izdüşümlerinden kurtulmadıkça, nesnel gerçeklikten kopuş,  kaçınılmaz olmaktadır.  Yani bizim de, içinde olduğumuz, dışımızdaki gerçekliği, çıplak gözle görebilmek için; öğretilmiş şovenizmden sıyrılmak;  yeter olmasa da, gerek şarttır. Bu kalıplardan kurtulmak; olayları ve olguları , doğru anlamamızı sağlayacağı gibi, onları dönüştürebilmemizi de sağlayacak koşulların oluşmasına da, ebelik edecektir. Nesnelliği  doğru kavramadan ,onu dönüştürebilmek eşyanın tabiatına aykırıdır. Aydınlık bir geleceğe ulaşmak, demokratik bir ülkede uyanmak için,  zihnimize çapa atmış bu prangaları söküp atmamak , olsa da olur kabilinde değil, mutlak  bir zorunluluktur.

                     

                             Rakamların Dilinden ,Hayır

     Şimdi, biraz da rakamların ortaya çıkardığı, siyasal yönelimler ve somut veriler ışığında Kürt halkının, seçimdeki tutumunun ne olacağına bakalım.  Yani, irdeleme konusu ;  7 Haziran seçiminden sonra yakılan şehirler, göçe zorlanan köyler, diri diri yakılan gençlere tanıklık eden coğrafyanın seçimdeki  yöneliminin ne olacağıdır. Evet ile Hayır, ölüm  ile yaşam, karanlık ile aydınlık, barış ile savaş, acı ile sevinç, gitmek ile kalmak, tutsaklıkla  özgürlük … döngüsünü;  her an binlerce kez yaşayan, zulmün her rengini gözü kapalı tanıyan halkın, 16 Nisan seçimlerindeki tercihi !

    Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMAR) “Başkanlık rejimi” için  16 Nisan’da yapılacak, seçimlere ilişkin, Kürt ilerinde yaptığı anket çalışması sonuçları : Yüzde 54,7 hayır;  yüzde 25,1 evet, yüzde 5,5 sandığa gitmeyeceği sonucu elde etiğini  kamuoyu ile paylaştı. Bölge’de “hayır” oranının yüksek olduğunu, bölge halkının büyük kısmının  “Anayasa değişikliği” hakkında bilgi sahibi olmadığını, OHAL koşullarında yapılacak seçimi sağlıklı bulmadıklarını, AKP’nin oy oranında kısmı düşüşlerin olduğunu, yine ilk defa oy kullanacakların siyasi eğilimlerinin ağırlıklı olarak HDP olduğunu tespit etmiş. 

      Anket rakamları bize,  HDP’lilerin hayır dediğini söylemektedir. Evet tercihi, geleneksel olarak iktidar kimin elinde ise onunla davranan kesimlere aittir. Yani devletin, çevre siyasetini inşa eden geleneksel güçlerin oylarıdır. Anketin verilerine baktığımızda,  AKP  oylarında düşüş görünmektedir. Anketin düşündürücü bir başka sonucu ise, rejimin 8 Haziran’dan sonra uygulamaya koyduğu baskıcı politikalar nedeni ile,  siyaset kurumundan ümit keserek boykot tercihinde bulunan kesimde görülen artıştır. Genç kuşakların, HDP’den yana tercihte bulunmaları, bölgenin siyasal geleceği hakkında yeterince  ipucu vermektedir.

  Bütün baskı, zülüm ve insanlık dışı uygulamalara karşın, bu oranların, son derece kıymetli olduğunun altını çizmekte fayda var. Zira bu anketlerin kamuoyuna servis edilmesinin ardından, rejimin yanıtı gecikmedi .Tahliye edilen HDP’li vekillerden Encu ve Baluken tekrardan tutuklandı. Eş başkan Yüksekdağ’ın vekilliği jet hızıyla düşürüldü, eş başkan Demirtaş’a ceza verildi. Nusaybin Xerabe köyünde, sokağa çıkma yasağının ardından, köy ateşe verildi, hayvanlar yakıldı, köylü insanlık dışı işkenceye maruz kaldı. Metropollerden, en ücra köşedeki beldeye kadar, ‘’Hayır’’  siyaseti  yürütecek, on bine  yakın yönetici ve yandaşı tutuklandı. Polis ve jandarma özel timleri, bölgede terör estirerek,halkın tercihini değiştirmeye çalışmaktadırlar. Hayırları anlamlı kılan, onlara oyun ötesinde manalar yükleyen vasıf , tam da bu noktalarda gizlidir

                    Kürtlerin Hayır Demek  İçin  Nedenleri !

        Sur,Nusaybin, Cizre, Şırnak, Silvan, Yüksekova, İdil, Silopi, Lice… bir daha şehirler yıkılmasın diye  hayır !

       Gençler ölmesin, analar ağlamasın diye hayır !

       Barışa özlem duyan, Mezopotamya  topraklarında savaş son bulsun diye hayır!

       Anadilinde özgürce konuşabilmek için  hayır!

      Seçilmiş yönetimlerine Kayyum atanmasın;  vekilleri mahpus edilmesin diye hayır!

     Taybet ananın cenazesi 7 gün sokakta , Hacı Birlik’in cenazesi panzerin arkasında sürüklenmesin diye hayır!

      Roboski,  çocukların mezarı değil oyun alanı olsun diye hayır !

      OHAL’in getirdiği ölümler, son bulsun diye hayır!

     Sokağa çıkma yasağı adı altında, şehirler cezaevine dönüştürülmesin diye hayır!

Yaşadıkları coğrafya,  kimyasal silah ve barajlarla yıkıma uğramasın diye  hayır !

  ……………..

     16 Nisan seçimi, kaçınılmaz olarak, rejimin imhacı savaş politikaları ile Kürt halkının, barış ve demokrasi taleplerinin hesaplaşma günü  olacaktır.  Kürt halkının  hayır demesi, şu yada bu kesim için değil, kendi siyasal duruşlarının gereğidir. Dolaysıyla, hayır ile kurdukları ilişki, kendi varoluşları kadar sağlam gerekçelere dayanmaktadır.     

 Kürt halkı, Türkiye demokratikleşmeden kendilerinin özgür olmayacağının çok net farkındadır. Kendilerini ülkenin bir parçası gören Kürtlerin,  Türkiye’nin yönetim yapısına karşı kayıtsız kalmaları beklenemez. Kendine “ sol, demokratım”  diyen herkesin bu gerçeği görüp, buna uygun pozisyon alması en başta, kendi iç tutarlılıkları için gereklidir.

    Demokratik bir ülkenin yaratılabilinmesi için, demokrasi güçlerinin bir birlerini  düşünce dünyalarının konformizmi ile değil, olduğu gibi anlaması , tanımlaması, güçlü, birleşik hareketin inşasının olmaza olmaz koşulludur.

Bu yazı 11638 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum