içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Sosyalizm: Politik Teorinin Temel Kavramları Kitabının Tanıtımı

Peter Lamb’in sosyalizme giriş kitabının ilk satırı şöyle: “Kavramsal çeşitlilik açısından zengin olan sosyalizmin teorik ilkeleri de sistematik bir yapılandırmaya sahiptir”. Özellikle, sosyalizmi “eşitlik, özgürlük ve toplumsal olmak üzere üç temel ilkenin ayırt edici birleşimine dayanan bir sol ideoloji” olarak tanımlar. Bu ilk satırlardan kitabın, sınıf mücadeleleri vermekte olanlar için yazılmış teorik kavramların bir özeti olduğunu gösteriyor.

Sosyalizm: Politik Teorinin Temel Kavramları Kitabının Tanıtımı

Sosyalizm: Politik Teorinin Temel Kavramları

kitap tanıtım-çeviri-M. Taş

 

Sosyalizm 21.yüzyılda güçlü bir biçimde yeniden geri geldi. Mali kriz, artan eşitsizlik ve sosyal çürüme sonrasında, her zamankinden daha fazla ilgi görmeye başladı. Çağdaş siyaseti anlamaya çalışan hiç kimse bunu görmezden gelemez. Önde gelen bilim adamların biri olan Peter Lamb sosyalizmin temel fikir ve ilkelerini tanımlar ve on dokuzuncu yüzyılın başlarından günümüze kadar Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika’da ortaya çıkan farklı yorumları inceler.

Kitap sosyalist düşünürlerin toplumu, eşitliği ve özgürlüğü kavramsallaştırma yöntemlerini inceliyor. Sosyalistlerin bu fikirleri benzersiz bir şekilde değerli hale getirecek ortak ve farklı şekillerde nasıl birleştirdiklerini gösteriyor. Lamb, fikirlerin yeni ortaya çıkışının izini sürmeye devam ediyor ve böyle bir canlanmanın popüler, güçlü ve sürdürülebilir olması için nelerin gerekli olacağını açıklıyor.

Eşitsizlik genişledikçe ve iklim krizi yoğunlaştıkça, genç nesiller işlerin yolunda gitmediği endişesiyle politikaya yakınlık duymaya başlar. Sosyalist Sol’u yeniden inşa etmenin bir yolu da sosyal ve çevresel adalet hareketlerini büyütmek için gerekli olan tarihsel bilgiyi ve kuramsal düşünce kaynaklarını arttırmaktır. Kendini açıkça sosyalist olarak tanımlamayan gençlerin sayısı az olmakla birlikte, sosyalizme açık olanların sayısı son elli yılın en yüksek noktasında. Sosyalizm nedir ve neden önemlidir?

Peter Lamb’in sosyalizme giriş kitabının ilk satırı şöyle: “Kavramsal çeşitlilik açısından zengin olan sosyalizmin teorik ilkeleri de sistematik bir yapılandırmaya sahiptir”. Özellikle, sosyalizmi “eşitlik, özgürlük ve toplumsal olmak üzere üç temel ilkenin ayırt edici birleşimine dayanan bir sol ideoloji” olarak tanımlar. Bu ilk satırlardan kitabın, sınıf mücadeleleri vermekte olanlar için yazılmış teorik kavramların bir özeti olduğunu gösteriyor.

Altı bölümde, Lamb bir fikir dünyası olarak sosyalizmin resmini çiziyor. Ona göre sosyalist ideolojiyi paradigmaya dönüştüren; eşitlikçiliğe olan inanç, bireysel özgürlükler ve sosyal adaletin bütünlüğüdür. Lamb sosyalizmin temel varsayımları liberalizm, anarşizm veya faşizm gibi alternatif ideolojilerle zıtlaşmak olmadığını belirtir. Kitap, sosyalizmi belirleyen üç ana akım olan marksizm, sosyal demokrasi ve “toplumsal sosyalizm” arasındaki sınırların belirlenmesini  amaçlar.

Lamb, görmeye alıştığımız tartışmaların çoğunu usulüne uygun olarak ele almaktadır: reform veya devrim, enternasyonalizm veya sosyalizm (İkinci enternasyonal’deki emperyalizm üzerine tartışmaları özetlememesine şaşırmadım), pozitif ya da negatif özgürlükler ve “gerçek sosyalizmin” başarı ve başarısızlığı. Öte yandan yazar “Sosyalist bir toplum için Planlar” başlıklı bölüm Cole’un lonca sosyalizminin temel özelliklerini ve sınırlarını, Crosland’ın sosyal demokrasisini, Mboya’nın Afrika sosyalizmini, Mao’nun Çin için sosyalizmini, Kardelj  ve Yugoslav sosyalist öz-yönetimini ve Chavez’in Bolivarcı sosyalizmini açıklayarak başarılı bir iş yapıyor. Ayrıca kitap çağdaş oyunculara uygun figürlere öncelik verebiliyor. Başka bir deyişle, Fourier hakkında ABD’li sosyalist çevreci Alexandria Ocazio”dan daha çok şey öğreniyoruz, yirminci yüzyılın başlarındaki İngiliz lonca sosyalizmi hakkında Corbynism veya Enternasyonal kadın direnişinden daha fazla bilgi ediniyoruz. Gariptir ki, kitab tarihsel eğilimi göz önünde tutuğunu belirtmesine rağmen 1917 sovyet devrimini hiç bir yerinde tartışmaya açmamış.

Tarihsel fikirlerin gelişimine ve kategorik ayrımlarına aşırı önem veriyor. Örneğin, Marksistlerin “özel mülkiyetin iptalini”, sosyal demokratların “mülkiyetin düzenlenmesi” ve “toplumcu sosyalistlerin “sanayinin kontrolüyle toplumdaki üretici ve tüketiciler arasındaki paylaşımı” yeni örgütsel ağlarla oluşturma talepleri gibi. Kitabı okuduktan sonra İngiltere ve ABD’deki Komünist Partililerin geniş sosyal refah devleti hakkında ne söylediğinden, sosyal demokrasiyi yönlendirenlerin işçi sendikaları ve kitle hareketlerindeki merkezi oyuncular olduklarından haberiniz olmaz. Ayrıca Lamb’ın analizinde sosyal demokrasinin  neoliberalizmle yüzleşmesine de rastlayamazsınız.

Toplumsal değişim konusunda Lamb, Marksist-Leninistlerin devrimi “disiplinli ve kendini iktidarı devirmeye adamış öncü bir parti” tarafından gerçekleştirmeyi planladıklarını, Gramsci’nin dönüşüm teorisi ise “insanların kendi gelecekleri için güçlü bir rol sahibi olmasını öngördüğünü” yazar. Bu kavramsal ayrım şüphe götürür. Gramsci’yi Leninist geleneğin dışında tutmak zor. Fakat büyük kavramsal farklılıkların bu iki düşünürü ayırdığını varsaysak bile, Rus Devrimi’nin kitlesel karakterine atıfta bulunulmaksızın leninist düşünceyi anlatmaya kalkışmak yanıltıcı olur.

Kitabı sosyalist akımlar arasındaki farklılıklar etrafında düzenlemenin bir diğer sorunu da, tüm varyasyonları sosyalist bir okuyucuya eşit derecede sunabilmektir. Örneğin “Özgürlük, Eşitlik ve Toplumsal” bölümde yazar, Tony Blair’in yeni işçi vizyonuna dikkat çekmek için önce Stalin’in proletarya diktatörlüğü kavramına birkaç sayfa ayırıyor. Buna rağmen Stalinizm sosyalizm midir? Neoliberalize olmuş sosyal demokrasi sosyal demokrasi midir? Sorularına cevap veremiyor. Kitabın farklı noktalarında Stalinizm Marksist-Leninist geleneğin içine oturtuluyor, Lamb’in bunu “otoriter” de olsa sosyalizm olarak sınıflandırdığını varsayabiliriz. Ancak, varsayım ayrıntılı olarak açıklanamamış. Hal Draper’s (1966) “sosyalizmin iki ruhu” üzerine makalesi yukarıdan gelen sosyalizmi anlamaya yardımcı olabilir. Ama kitabın hemen hemen hiçbir yerinde aşağıdan oluşan sosyalizm geleneğinin öncüleri olan: Tony Cliff, CLR James,  Lindsay German, Keeanga-Yamahtta  Taylor, ve David McNally’den söz edilmiyor.

Beğen ya da beğenme, aşağıdan gelen toplumcu sosyalizm geleneğinin tartışılması lazım çünkü 1960’lardan bu yana İngilizce konuşulan dünyada Marksizmin en sağlam ifadesi olmuştur. Bu nedenle, Lamb’in “toplumcu sosyalizm” olarak adlandırdığı geleneğe olan ilgisi özellikle dikkat çekicidir. Lamb GDH Cole ve Harold Laski’nin sosyalizmini  Laclau  ve  Mouffe öncüleri olarak tanıtmakla yetinir.

Lamb, sosyalizmin merkezi bir hükümet etrafında “ örgütlenen gönüllü grupların işbirliği ve paylaşımına” dayandığını belirtiyor. Siyasal savaş alanını sınıf mücadelesi olarak değil, sivil toplum olarak algılayan ‘toplumcu sosyalizmin’ dünyayı değiştirmek için “sosyalistlerin işçi sınıfının ötesine bakmaları gerektiğine” inanır. Lamb, bu geleneği populer olmayan Marksist-Leninizm ile ılımlı ve yıpranmış sosyal demokrasi arasında bir yerde konumlandırır. 1950’lerden beri sosyalizmin önde gelen temsilcisi olan sosyal demokrasiye (en azından Batılı hükümetler üzerindeki etkisiyle ölçüldüğünde), Lamb devlet ve ekonomi teorileri bölümünde sadece iki sayfa ayırmaktadır. Buna karşılık, Fourier, Cole, Laski, Paul Hirst ve diğerlerini tam sekiz sayfada anlatır.

Lamb’in toplumcu sosyalizm tercihindeki en büyük sorun, sosyalist teorilerin bile ırkçılık, cinsiyetçilik ve diğer baskı biçimlerini ayırdığını  yanlış bir şekilde öne sürmesidir. Kesinlikle Lamb, sosyalistlerin her türlü baskıyla mücadele etmesini istiyor ve bunu en iyi nasıl yapacaklarını merak ediyor ve şu soruyu formüle ediyor: “sosyalistler işçi sınıfına olan bağlılıklarını zayıflatmadan geleneksel olarak sınıf dışı sorunlara daha fazla zaman ayırabilir mi?”.

Lamb’e göre, sınıf dışı konular arasında cinsiyet eşitsizliği, engellilik, homofobi ve ırkçılık yer alıyor. Bu görüşü, son on yılın en zengin, en aktif sosyalist düşünce akımlarından biriyle karşılaştırır; “sosyal yeniden üreme teorisi”. Tithi  Bhattacharya’nın (2017) editörlüğünü yaptığı sosyal üreme teorisi: sınıfı yeniden tanımlayarak sınıfın her zaman ırkçı ve cinsiyet baskı biçimleriyle yeniden üretildiğini ortaya çıkarmaktadır. Baskıyla karşı karşıya olan gruplar işçidir ve işçi sınıfı cinsiyetçi, ırkçı ve diğer eşitsizlikler tarafından yapılandırılır. Bu nedenle, gerçek işçi sınıfının kurtuluşu her türlü baskının üstesinden gelmekle mümkündür sonucuna varır. Eğer Lamb çağdaş sosyalizm içinde hayati bir tartışmayla ilgileniyorsa, işte burada; Bhattacharya, Susan Ferguson,  Cinzia  Arruzza ve diğer Marksist bilim adamlarının sınıf-indirgemeci sosyalizmini de araştırabılmalıydı. Ancak Lamb’in kitabında ne sosyal üreme teorisinden bahsediliyor ne de hızla artan literatüründen tek bir kaynak göstermiyor.

Lamb gibi başka birçok Marksist, kapitalist ekonomiye ve politik mücadeleye odaklanırken,  Sosyal Üreme Teorisi’nin derin gücünü araştırmadı. Teorinin çocuk bakımı, sağlık, eğitim, aile hayatı ve cinsiyet, ırk ve cinsellik rolleri gibi konulara yoğunlaşmakta ve bunların hepsi ekonomik sömürü ile toplumsal baskı arasındaki ilişkiyi anlamanın merkezinde yer almaktadır. Yaşamakta olduğumuz karmaşık dünyada çıkış yolu bulmaya çalışan anti-kapitalistler, Anti-ırkçılar ve feministler için önemli stratejik etkileri olan fikirler bu teoride özetleniyor.

Sosyal teoriye değinmeğen Lamb kimi güncel temel sorunları da araştırmaktan kaçınmış. Örneğin, zengin küresel kuzey ve fakir güneydeki gelişmeler, ekonomi ve göçmen krizleri, Uluslararası Kadın direnişleri, İngiltere ve ABD’de kitlesel seçim hareketleri gibi sosyalizmi yeniden gündeme getiren sorunları araştırmalarına dahil edebilseydi insanların sosyalist akımlar içinde kendi yollarını bulmalarına yardımcı olabilirdi.

Bu kitap, siyasi teori, sosyalizm, komünizm veya politik ideolojilerle ilgilenen herhangi biri için paha biçilmez kaynak oluşturuyor.

31 Mart 2020

-Kitabı tanıtan Marksizm ve Filozofi websitesine teşekkürler

-URL: https://marxandphilosophy.org.uk/reviews/17896_socialism-key-concepts-in-political-theory-by-peter-lamb-reviewed-by-james-cairns/

 

Tarih: 06-04-2020

FACEBOOK YORUM
Yorum